TOLKIEN

Kelt Mitolojisi ve Tolkien Yazımındaki Benzer Kavramlar – Part 2

Orta Dünya

“Kedi”

Kedi Hizmetkâr Motifi

Bildiğimiz üzere, Tolkien’in erken yazımında Sauron’un ilk hâli Tevildo’dur. Bu figür, kötücül merkezin kendisi değil, asıl kudretli kötücül figüre kendi çıkarı için hizmet eden bir hizmetkârdır. Tolkien’in daha sonra bu motifi geliştirerek Tevildo’yu Sauron’a dönüştürmesi, Kelt anlatılarındaki hizmetkâr figürünün kendine özgü kötücül bir iradeye evrilmesinin örneğidir. Kelt mitolojisinde gördüğümüz kurnaz kedi, efendisine hile yoluyla hizmet eder.

“Eğer Cashell’li Cellachain’i gerçekten seviyorsan tekneye bin ve benimle gel.” Bunun üzerine Mor, büyük bir mutlulukla kedinin bulunduğu tekneye bindi. Aniden çevreyi kalın bir sis tabakası kapladı ve tekne Suir Nehri boyunca hızla ilerledi. Kedi bir şarkı söylemeye başladı… Mor istemeden de olsa bu şarkının sözlerini dinlerken uyuya kaldı ve uyandığında kendini Cashell Kayası üzerindeki büyük şatonun en yüksek kalesinde yer alan küçük bir odada buldu. Kapıda uzun boylu, kızıl sakallı devasa bir savaşçı vardı. “Korkma küçük hanım.” diye homurdandı adam. “Ben Lochlann Kralı Sitric’im ve sen de benim esirimsin.”
(Peter Berresford Ellis, Kelt Mitleri ve Efsaneleri, s. 154)

Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere kedi, Mor adlı prensesi şarkıyla uyutup İskandinav denizaşırı düşman kralının eline götürür. Burada Kelt mitolojisinde kadın figürler saf, naif ve nispeten güçsüzdür. Dolayısıyla kedi başarılı olur. Ancak Tolkien mitolojisinde, yani erken yazımında gördüğümüz hikâyede tam tersi olur: Tinúviel, Tevildo’yu alt eder.

“Tinúviel’in efendisinin, Tevildo’nun birçok ihsana boğulmasına sebep olurmuş aslında; gerçekten de kız ismini söylediği anda kedinin amacı, işini hallettikten sonra kızı Melko’ya götürmekmiş.”
(Tolkien, Beren ile Lúthien, s. 61)

“İmdi Tinúviel, Tevildo’nun altın tasmasıyla fırladığı gibi şatonun cümle kapısının önündeki en alçak terasa dönmüş ve burada durarak büyüyü o berrak sesiyle seslendirmiş. Bir de ne görsün, bütün her yer kedi sesleriyle dolup Tevildo’nun evi sarsılmasın mı? Ve sakinleri buradan sürü halinde dışarı çıkmış, hepsi de ufalmış, çelimsiz bir kedi boyutuna küçülmüş.”
(Tolkien, Beren ile Lúthien, s. 67)

Bu hikâyede Tolkien’in “şarkı” motifini nasıl kullandığını da görürüz. Çünkü Silmarillion’da Felagund ile Sauron arasındaki şarkı düellosu, Kelt anlatılarındaki Mor adlı prensesin kedinin şarkısıyla uyutulması motifine yakınlık gösterir. Her iki durumda da şarkı, karşı tarafın iradesini kıran bir silah olarak işlev görür.

“Çünkü Felagund güçlü şarkılarıyla Sauron ile çekişti ve Kral’ın gücü çok müthişti; ama Leithian Destanı’nda anlatıldığı gibi, üstün olan Sauron’du.”
(Tolkien, Silmarillion – İkinci Edisyon, s. 257)

“Yüzük”

Tolkien’in yazımında çok önemli bir yer tutan yüzük motifi, Kelt efsanelerinde de benzer şekilde gözlemlenir. Yüzük, her iki anlatıda da armağan gibi görünür ama özünde zincirdir. Conall’a yüzük bir dostluk ve hayranlık hediyesi gibi sunulur; tıpkı Tolkien’de krallara yüzüklerin kudret hediyesi olarak verildiği gibi. Ancak iki durumda da hediyenin ardında gizli bir niyet vardır. Dev, Conall’ı; Sauron ise bütün Orta Dünya’yı kontrol altına almak ister.

“Sen beni mahvettin, velet; ama elimde olmadan sana hayranlık duyuyorum. Bu zaferinin ödülü olarak sana yüzüklerimden birini vereceğim ve bu yüzük sana her zaman uğur getirecek.”
(Peter Berresford Ellis, Kelt Mitleri ve Efsaneleri, s. 304)

Hikâyenin devamında Conall, yüzüğü almak için devin yanına gitmeyip ondan fırlatmasını ister. Fakat yüzüğün kendi sahibine itaat etmesini engelleyemez.

“Burun üzerine Dev seslendi: ‘Neredesin Yüzük?’
Yüzük: ‘Buradayım.’”
(Ellis, s. 304)

Yüzük, her hareketinde sahibinin yerini açığa vurarak onun özgürlüğünü elinden alır. Tolkien’in Tek Yüzük’ü de benzer şekilde sahibini ele verir. Onu parmağına takan görünmezliğe kavuşur; fakat aynı anda Sauron’un gözünde daha da görünür olur.

“Gözlerini kapatarak bir süre mücadele verdi. Fakat direnmek dayanılır gibi değildi. Nihayet zinciri yavaş yavaş çekip çıkarttı ve Yüzük’ü sol elinin işaret parmağına geçirdi. Her şey eskisi gibi bulanık ve karanlık kaldığı halde silüetler aniden korkunç bir biçimde belirginleşiyordu.”
(Tolkien, Yüzüklerin Efendisi – Yüzük Kardeşliği, s. 241)

Conall, yüzüğün onu sürekli ele verdiğini görür. Onu çıkarıp atmak imkânsızdır; yüzük parmağına yapışmıştır. Çözüm, kendi bedeninden feragat etmektir. Parmağını keserek yüzüğü geride bırakır.

Frodo’nun hikâyesinde de Yüzük nihayetinde parmak kaybıyla elden çıkar. Frodo, Yüzük’ü kendi iradesiyle bırakmaz; Gollum’un saldırısı sonucu parmağını kaybeder.

“Yüzüğü küçük parmağımdan çıkarmaya çalıştım ama nafile. Dev, ‘Neredesin yüzük?’ diye her sorduğunda Yüzük, ‘Buradayım.’ diye cevap veriyordu. Gerçekten zor bir durumdaydım ve tek bir çıkış yolu vardı. ‘Sgion Dubh’umu çıkardım, içinden bıçağımı aldım ve yüzüğü takmış olduğum sol elimin küçük parmağını kestim. Sonra onu kayaların üstünden okyanusun derinliklerine fırlattım.”
(Ellis, s. 304)

“Yaşayan/Ölü Sınırının Silinmesi”

“Neden acı çekiyorsun Primel? Bize öbür dünyanın aydınlık ve mutlu bir yer olduğu söylenmişti.”
İkiz kardeşi birkaç dakika suskun kaldı ama sonra yumuşadı:
“Tek söyleyebileceğim şey şu: Buradaki zamanımı paylaşarak acımı kısaltmış olacaksın.”
Maudez kardeşi için çok üzüldü. “Öyleyse senin acılarını hafifletmek için ne kadar gerekiyorsa o kadar kalacağım.” dedi.
(Ellis, s. 564)

Bu alıntıda Maudez, kardeşini yalnız bırakmamak için soğuk, karanlık ve zamansız bir su havuzuna girer. Onunla birlikte soğuğa, zaman kaybına ve işkenceye ortak olur. Yaşayan kişi, ölülerin acısını hisseder. Bu zamansız havuz, kardeşinin ruhu onu çağırdığı için çeker.

Bu anlatı, Yüzüklerin Efendisi’ndeki ölü bataklıkları hatırlatır. Frodo onlara bakarken iradesini kaybeder, onların acısına çekilir. Suyun altında çürüyen yüzler vardır. Her iki metinde de ölülerin ruhlarının mekânı sudur. Maudez kardeşinin ıstırabına ortak olur; Frodo da ölülerin acısını hissetmeye başlar. Zaman askıya alınır.

“Belli belirsiz bir tıs sesi duyuldu, iğrenç bir koku yükseldi yukarı doğru, ışıklar titreşti, dans ederek döndü. Bir an için tam altındaki su, içine baktığı pis bir cam takılmış bir pencere gibi göründü gözüne. Ellerini zorla balçıktan çıkartıp bir çığlık atarak geriye sıçradı. ‘Ölü şeyler, ölü yüzler var suyun içinde!’ dedi dehşetle. ‘Ölü yüzler’…”
(Tolkien, Yüzüklerin Efendisi – İki Kule, s. 267)

Tolkien, döneminde akademik çevrelerce çokça tartışılan Kelt mitlerini “içine her şeyin atılıp her şeyin çıkarılabileceği sihirli bir torba” olarak niteleyip alaya almıştır. Ancak görüyoruz ki kendisi de bu torbadan bilinçli seçimler yapmıştır. Ortaya hem eski mitlerin yankılarını taşıyan, hem de bütünüyle yeni bir efsane dünyası çıkarmıştır.

Yazıyı yazan: Zeliha Gezer
Yayına hazırlayan: Necati Çaykun

Başa dön tuşu