
2001 senesinde Yüzük Kardeşliği ile tanıştığımızda çoğumuz ne ile karşı karşıya olduğumuzun tam farkında değildik. Üçlemenin aynı anda ve belirli bir süre aralığında tamamlandığı bilgisine vakıftık. Ancak sinema tarihinde bu kadar etkili ve kalıcı bir şekilde iz bırakacağını tahmin etmedik.
Peter Jackson’ın bu üçlemesi seneler boyunca en iyi seriler listelerinde her zaman tepede yer buldu hatta çoğu kişi tarafından en homojen üçleme olarak kabul edildi. Seride CGI kullanımının minimum seviyede tutulması ile dekor, makyaj, figüran kullanımı ve sahne derinliğinin arttırılması eserin zamana karşı mukavemetini bir hayli arttırdı. Yüksek bütçeli filmler için en tehlikeli düşman zamandır ve yapıldığı yıl içerisinde kusursuz gibi görünen bir yapım birkaç sene sonra bir faciaya dönüşebilir. Bu durum ise Yüzüklerin Efendisi’nde her zaman serinin lehine çalıştı. Aradan geçen 24 sene sonra bile görsel efektlerin ve sanat tasarımının zamana karşı nasıl direndiğine tanıklık edebilmek gerçekten büyük bir lüks.
Gelen rekor sayıda Oscar ödülü ve kusursuz bir hasılat başarısından sonra bu geniş evreni sinemasal olarak daha da büyütmek kaçınılmazdı. Film serisi ve Tolkien’ın kitapları seneler içinde organik şekilde birbirini beslemeye devam etti. Zamanında kitabı okumamış Y nesli ile yeni aileler bu dünyaya adımını atarken Z jenerasyonu da bu sonsuz vagona sahip tren içinde yerlerini almaya başladı.
Üçleme ile adeta ‘dokunulmaz’ yeleğini sırtına geçiren Jackson tam on sene sonra Hobbit serisi ile geri döneceğini açıkladığında şüphesiz ki tüm sevenler bu haberi heyecanla karşıladı. Normalde Guillermo del Toro’nun üstleneceği proje, yönetmenin kendi isteğiyle ayrılması sonucu Peter Jackson’ın kollarında kaldı. Peki bu olumsuz bir gelişme miydi? Oyuncu kadrosu tamamen korunmuştu, teknik ekibin çoğu aynıydı. Tüm bu şartlar altında ne kadar kötü olabilirdi ki?
İlk kuşku tohumları Jackson’ın Hobbit’le ilgili alınmış iki film kararını bozup yeni bir üçleme haberini duyurması ile içimizde filizlenmeye başladı. Hobbit çoğumuzun bildiği üzere Yüzüklerin Efendisi üçlemesine göre son derece mütevazı ve çok daha masalsı bir içeriğe sahipti. Dolayısıyla nispeten daha dar bir kazı alanından aynı süreye sahip bir yapı çıkarmak eser kalitesine zarar verebilirdi.
Zaman, biz şüphecileri maalesef haklı çıkardı. Jackson bu üçlemeyle lore’a son derece uyumsuz ve ana arkı baltalayan hikayesi ile bünyelerde şok etkisi yarattı. Bu gibi etmenlerin yanı sıra özensiz senaryosu, mekân tasarımında CGI kullanımın yoğunluğunun artması ve renk paletinin değişmesi bazı sekanslarda izleyicide film izliyor değil de bir video oyununun ara sahnesine tanıklık ediyormuş izlenimi bıraktı.
Kısacası seneler sonra Peter abimizin kendisinin de kabul edeceği gibi Hobbit serisi büyük bir fiyasko oldu.
Her kültleşmiş edebi eserin ya da film serilerinin zamanla yaratmış olduğu sadık izleyici kitlesi vardır. Bu kitle seneler içerisinde o ürünü o kadar sahiplenir ki bir yerden sonra yapım hakkında alınacak kararlarda bile söz sahibi olmayı ister, hatta yer yer bunda başarılı da olur. Yüzüklerin Efendisi kitlesi de kendi sınıfında kıyaslayabileceğimiz Star Wars ya da Harry Potter gibi yapımlara oranla nispeten daha muhafazakâr ve daha yüksek oktavlı bir tepki refleksine sahiptir. Hobbit başarısızlığının ardından gelen nadas sessizliğinin ana sebeplerinden biri, hem Tolkien ailesinin bu üçlemeyi skandal olarak nitelemesi hem de fanların PJ ve üçlemeye sert tepkiler vermesidir.
Ancak neoliberalizmin odunlarını attığı kapitalist dünyamızda hiçbir şey sonsuza kadar direnemez. Yeni yapımlar, fikirler, uyarlamalar yoldadır.
Hobbit üçlemesinin etkisinin azaldığı dilimden sonra Amazon ekibi The Rings of Power dizisi ile Orta Dünya’ya geri döneceğimizin sinyalini verdiğinde hepimizin aklında tek soru belirdi: Yeni bir Hobbit mi izleyeceğiz yoksa köklerimize mi döneceğiz?
Rings of Power geride bıraktığımız iki sezonda beklediği etkiyi yaratmaktan çok uzak bir rota izledi. Normalde 5 sezon olarak planlanan seri ben bu satırları yazdığımda hala resmi bir 3.sezon onayı almış bile değil. Bu bile hedef tahtasının ne kadar ıskalandığının en açık göstergelerinden biri olabilir. Seriye harcanan 2 milyar doların karşılığını almak bir yana dursun, dizi her bölümde, izlenme sayılarında dramatik düşüşler yaşadığı gibi yeni izleyiciler kazanma konusunda da oldukça zorlanıyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Ufukta geleceği neredeyse kesinleşen üç tane Orta Dünya’ya dair filmimiz var. İlkini beklemek için de uzun süreler harcamamıza gerek yok. Gelecek ay The War of the Rohirrim vizyonlara giriyor ve bizleri yeniden Orta Dünya’ya davet ediyor. Diğer iki filmin birinin ismi-henüz netlik kazanmamakla birlikte- The Hunt for Gollum, diğerinin ise henüz ismi açıklanmadı. Yüksek ihtimalle bu iki projenin de Peter Jackson ve ekibinin elinden çıkacağını biliyoruz.
Ben, Hobbit fiyaskosu ile fanlar tarafından güvenilirlik katsayısı ciddi derecede zarar gören Jackson’ın olanlardan ders çıkardığını ve yeni gelecek sinema filmlerinin belirli bir standardın üzerinde olacağına inanmak isteyen ekiptenim. Bizim yaptığımız suya yazı yazmak gibi olsa da Rings Of Power başarısızlığının da Peter Jackson ve ekibine: “Hadi onlara nasıl yapılır hatırlatalım!” kıvılcımı verdiğini düşünenlerdenim.
Yukarıda bahsettiğimiz soruya gelecek olursak: Peki ya sonrası? Yüzüklerin Efendisi de zaman içerisinde Star Wars gibi yıpratılmış ve ardı ardına çekilmiş vasat bir pazara dönüşebilir mi? Üzülerek ve korkarak söylüyorum ki bunun olma olasılığı oldukça yüksek.
Trump’ın son seçimleri kazanmasının ardından ABD merkezli anti-woke ve anti-sjw hareketinin son derece katlanarak yükseleceğini ve bu zıtlıkların getireceği karmaşanın 2025 sonrası Hollywood’da da ciddi karın ağrıları yaratacağını görmemek neredeyse imkânsız. Dizi ve filmler kendi başarısızlıklarını anti woke kültürünü destekleyen kitlelerin saldırılarına bağlamayı daha kestirme bir yol olarak görürken, karşı taraf da bir örnekle anlatırsak The Rings of Power dizisinde en iyi elf oyuncunun siyahi elf olduğunu göremeyecek kadar bağnaz kalabiliyor.
Bu büyük kargaşa ve daha da yükselen ABD kapitalizmi altında Yüzüklerin Efendisi’nin isim gücünü ve onurunu koruyabilmek, Yüzük’ü sorunsuz bir şekilde Hüküm Dağı’na taşıyabilmek kadar çetrefilli bir misyon olacak. Artık serinin edebi yanının hayranları 3’e bölündü: Hobbit ve Rings of Power ile çok ciddi darbeler yemiş sadık kitle, hiçbir deri/ten tartışmasına bile girmeden kitapları olduğu gibi görmek isteyen muhafazakâr kitle ve ne olursa olsun her sahneyi 2001/2003 arasındaki üçleme ile kıyaslayan başka bir kitle. Bütün bu kaotik ve hafif de dogmatik ortam içinde bu ateşten gömleği giyecek olan herkese şimdiden kolaylıklar dilemekten başka şansımız yok.
Küçük bir tavsiye: Belki biz Yüzüklerin Efendisi fanları olarak beklentilerimizi minimize edip, bir daha ana üçleme gibi bir yapım gelmeyeceğini kabullenirsek ileride yaşanacak hayal kırıklıkları ve üzüntülerin de önüne geçmiş olabiliriz. Aksi taktirde Ahsoka dizisine bile şükreden Star Wars fanlarından hiçbir farkımız kalmaz.
”Hazırlayan: Nebi Salih Küçük”